Dün çok uzamıştı, bu post’la devam edelim Muhsin Kızılkaya bahsine. Bir Dil Niye Kanar’dan alıntı yapmıştım ama o kitap bir serinin son halkası sadece. Kızılkaya üretken bir yazar. Bugüne kadar hepsi bir şekilde Kürt sorunuyla alâkalı 10 kitap yayımladı; çeviriler yaptı, gazete ve dergilere makaleleler, röportajlar hazırladı. Bir meseleyi –evet, sadece tek bir meseleyi- enine boyuna detaylandırmak için yazılmış binlerce sayfa; bant çözerek, harf dizerek tüketilmiş binlerce saat.
Her şeyin başka türlü yaşanabileceği, bir yazı adamının bambaşka tercihleri olabileceği benim aklıma gelmemişti. Ne tuhaf, Kızılkaya’nın da aklına gelmemiş. Radikal Kitap’ta Bir Dil Niye Kanar için onunla röportaj yapan Abidin Parıltı soruyor, Kızılkaya içini çekerek cevaplıyor:
“Son soru, Türkiye’de Kürt sorunu olmasaydı, bugün ne yazmak, ne yapmak isterdiniz?
Aslında güzel bir soru ve ben bu soruyu bugüne kadar hiç düşünmedim.
Şu an düşünürseniz...
Sanırım Orhan Pamuk’un romanlarına benzer romanlar yazmak isterdim.”
Bir kuşağın ömrünün nasıl heba olduğunun hikayesi, yukarıdaki son cümlede saklı. Kızılkaya, hiç değilse, iyi kitaplar yazdı. Ya masanın başına bile oturamayanlar?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
zamanım yok
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Biz Bağışladığın özgürlüğe yeğdir biçtiğin zından sonsuz güzelleşecek dünya biz kurduğumuz zaman senin verdiğin umudu ...
-
"(...) Yani bir eskrim sporu niye var diye soruyorduk Konservatuvar’a girdiğimizde. Niye eskrim diye ders var? Rahmetli Sait Tayla çok...
-
Melvyn Bragg’ın ‘In Our Time’ podcast’ında Hititler bölümü ... Üç akademisyen (ki biri Bilkent’ten İlgi Gerçek) oturup konuşuyor Bin tanrılı...
-
İranlı bir kadının işlettiği bir kafedeyim. Bir ay önce yine buraya gelmiştim. Verdiğim siparişi hatırladı: Çırpılmış yumurta ve Americano (...
-
Javaplein'deki kütüphaneye geldim. Birkaç Türk oturmuş, kütüphanenin orta yerinde siyaset konuşuyorlar. Yaşlıca bir adam "Türkiye’...
-
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
bana kalırsa, yukarıdaki ilk soruya verilen cevap çok talihsiz bir cevap çok. ve tam da böyle bir cevap verdiği için ikinci soruya verdiği cevabının imkanı yok.
YanıtlaSildoğru söylüyorsun, işin öyle de bir yönü var, talihsiz bir cevap. Ama kimseden bu kadar net duymamıştım. Tuhafı, bu durumda olan çok kişi var. Bir kuşak heba oldu gitti derken, onu kastediyorum.
YanıtlaSilbu cevap işi, bana başka bir örneği hatırlattı. reha mağden'e gürcü olmak nasıl bir duygu vesaire gibi sorular sorulduğunda cevabı hep aynı örnekten veriyordu, son röportajında da -radikal kitapta-tekrarlamıştı örneğini:
YanıtlaSil"Gürcü'ye sormuşlar, 'Gürcü olmasan ne olurdun' diye,
'Mahçup olurdum' cevabını vermiş!"
Aynı röportajında Mağden bi şey daha diyordu:Ben şövenist, etnik milliyetçi filan olmadım, kimliğe gelince, ben Gürcü kimliğimi bir jest gibi yakamda taşıyorum.
demişti.
Belki Kızılkaya, Kürt sorunu olmasaydı ne yapardınız/yazardınız sorusuna buna benzer bir cevap verebilirdi.