yağmurcu



20 yıldır telif hakları için uğraşıyordu; sonunda başardı. Kate Bush, James Joyce’un Ulysess’inde Molly Bloom’un söylediklerini şarkılarına aktaracak. Bu vesileyle Bush’un güzelim şarkısı Cloudbusting'in güzelden öte video klibiyle güne başlayalım. Bir şarkıya çekilmiş en güzel video bu olabilir mi? Donald Sutherland döktürüyor. Yönetmen Julian Doyle da Terry Gilliam’ın ekibinden.

İnsanlığın en kötü buluşu sanırım bulaşık makinesi. Halbuki en güzel fikirler, bulaşık yıkarken akla geliyor.

Radikal’in üniversite giriş sınavı rezaletini üst üste üç gün manşet yapmasına bayılmıştım. İyi de ön sayfalardı. Bugün bırakmışlar artık.

Bu dünyaya hiçbir şeyi allak bullak etmemek için gelmiş olan kişi, ne dikkate alınmayı ne de tahammül edilmeyi hak eder. Rene Char

dünyanın en uyduruk gazetesi



Artk yok. İngiliz Daily Sport nihayet kapandı. Türkiye basınındaki en uyduruk, en kafadan atma manşetleri alın; onları beşle, yok yetmez, onla çarpın; işte bu gazeteye ulaşırsınız.

Gerçi derdi haber vermek değildi; biraz soft porno, biraz at yarışı. Elbette futbol da var ama esasen futbolcu eşi dedikodusu… Son sayısı 1 Nisan’daydı. Bitişi de şaka gibi oldu demek ki. Ama can çıkmadan huy çıkmaz işte. Yukarıda gördüğünüz bu "koleksiyoner edisyonunda" halen milletin bacak arasında dolanıyorlar.

Yine de başta bahsettiğim manşetler, gazeteyi İngiltere’de efsane yaptı; gazete değilse de ibret vesikası şeklinde.

İşte birkaç örnek:

Dünyanın en çirkin kadını aynaya baktıktan sonra öldü
İkinci Dünya Savaşı’na katılan bombardıman uçağı Ay’da bulundu.
İki katlı Londra otobüsü Güney Kutbu’nda gömülü bulundu.
Uzaylılar çocuğu balığa çevirdi.

Bu nasıl bir dünya? Bu gazeteyi okuyanlar nasıl insanlar? Daha beş sene evvel, Daily Sport 200 bin satıyordu. Nedenini “içeriden biri” açıklasın. Gazetenin ilk kadın genel yayın yönetmeni Pam McVitie diyor ki: “Erkekler seksi kızların fotoğraflarına bakmayı sever. İsteyen inkâr edebilir, ama durum budur.”

McVitie de halden vazife çıkarmış zaten; dilden dile dolaşan bir yöntemi var mesela. Gazete baskıya yollanmadan evvel, sayfalarda tek tek meme sayarmış, 26’dan azsa yeni fotoğraf aranırmış. Altın oran 26 yani; ilgililere –ki çok var- duyurulur.

Fotoğraf: James Winfield

günlerin köpüğü

Dün yere tüküren bir kadın gördüm ilk defa. Ama siyahlara bürünmüş asalı adam o şoku aldı götürdü.

Sabah gözünü açar açmaz Twitter’dan sağa sola bağıranlar, şikâyet edenler, sızlananlar, küfür sallayanlar var. Bu da bir sosyalleşme şekli elbette ama nedense içim burkuluyor.

REM’in yeni albümü Collapse Into Now’ı dinliyorum. Her albümlerinde, bu defa beğenmem diye başlıyorum; ama hep onlar kazanıyor. İyiler. Bu defa da iyiler. Üstelik Patti Smith ve Eddie Vedder de yanlarında.

Bugün bir arkadaşım internetteki eski gözdemi hatırlattı. Epigraf. Yıllar var ki bakmamışım. Sitenin sorumluları, Epigraf’a el birliğiyle şiirler, öyküler, pasajlar yüklerdi. Öyle kes-yapıştır değil, el emeği göz nuru. Fena Edip Canseverciler'di diye anımsıyorum. Kapanmış tabii artık, güncellenmiyor. Üniversitedeydim; yıllar geçmiş, büyümüşüz. O zaman söylememiştim, şimdi söyleyeyim: Ellerinize sağlık arkadaşlar, çok makbule geçti.

Biraz korkunç, değil mi? Hem muhteşem hem korkunç. Tüm aşklarda olduğu gibi çılgın, öyle değil mi? Sonsuza bir sonsuz daha eklenirse sonuç sonsuzluk olur. Korkunçluğa muhteşemlik eklenince sonuç korkunçluk oluyor. Doğru söylemiyor muyum? (Roberto Bolano, Vahşi Hafiyeler)

dünyanın en güzel gazetesi



Tazecik bir gazete... 2009’da kuruldu. Portekizli. Adı i. İkinci yaşını doldurur doldurmaz, Society for News Design tarafından dünyanın en güzel tasarıma sahip gazetesi seçildi.

Saygın gazetecilerden oluşan seçici kurul, i’nin dergi ve gazete arasında müthiş bir denge tutturduğunu anlatıyor. Sizin de fark edeceğiniz gibi görsel yoğun bir yayın; ama söylendiğine göre haberciliği de sağlammış. Dünya basınının geleceği bu gazetenin tasarımında mı gizli diye soruluyor şimdi.

Bir de neşeli not: Seçici kurulun bir üyesi Jose Saramago’lu ön sayfa için “o kadar beğendim ki yemek istiyorum” demiş. Yukarıda da gördüğünüz o sayfayı ben aylar evvel şurada da kullanmıştım efendim.



almanlar acımaz - II




Bir alttaki post'ta "Almanlar acımaz" derken bunu kastetmemiştim ama acımamışlar gerçekten. Schalke gitti, Inter'e Milano'da beş attı. Dünya değişiyor. Bir İtalyan takımı evinde beş yemezdi eskiden. La Gazzetta Dello Sport, haklı olarak "bir devrin sonu mu?" diye soruyor. Corriere Dello Sport ise soruya dahi gerek görmemiş: İnter paket!

İtalyan spor basını herhalde kontrpiyede. Normalde kızacaklarının beşte birini bile kızamamışlar.

almanlar acımaz


Bir alttaki post'ta yaprak dökümü demiştim, devam ediyor. Almanya'nın Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Merkel koalisyonunun küçük ortağı olan partisi FDP eyalet seçimlerinde çuvallayınca, parti başkanlığından ayrıldı. Nükleer karşıtı lobi de, böylece iş çevrelerinin çok sevdiği FDP'nin böğrüne bıçağı saplamış oldu.

Almanya'nın iki zengin eyaletinde yapılan eyalet seçimlerinin esas kaybedeni Angela Merkel. Müdanasız Alman basını, Merkel düştükçe vurmaya devam ediyor. Yukarıda gördüğünüz haftalık dergi Focus'un kapağı. Bir tarafta Bayan Başarı (Miss Erfolg), diğer tarafta başarısızlık (Misserfolg). Güzel kelime oyunu doğrusu. Doğru zamanda yapılan doğru bir kapak. Alman basınının eline düşmeyeceksin, kimseye acımazlar.

ayakkabıcı da gitti


Klasik tabir yine iş başında. Avrupa politikasında yaprak dökümü... Almanya’daki eyalet seçimlerinde Angela Merkel’in canına okuyorlar; 2013 genel seçimlerinde gidebilir. Fransa’da Sarkozy, faşist Marine Le Pen karşısında oy kaybediyor; 2012’de sosyalistlere geçilebilir. İtalya’da Berlusconi seçim bile göremeden, fuhuş davası sürerken, yani bu sene gidebilir.

Ama İspanya’da Zapatero gitti bile. İki dönemdir başbakandı; gelecek sene aday olmayacağını açıkladı. Sosyalist Parti’dendi; Katalanlar’a ve eşcinsellere tanıdığı haklarla, İspanyol askerini Irak’tan çekmesiyle, kabinesine erkekten çok kadın bakan almasıyla ve ülke ekonomisini batırmasıyla hatırlanacak. Biz bir de bizim başbakanın sırtına pat pat vurmasını akla getirebiliriz.

Uzaktan, sevimli bir adama benziyordu. Mehmet Ali Aybar’ın güleryüzlü sosyalizm tarifine uyar mı bilmem ama en azından güleryüzlü bir sosyalistti.

*zapatero'nun Türkçe'deki karşılığı ayakkabıcı.

sonraki gün