Bloomberg, Businessweek’i McGraw – Hill’den nakit 5 milyon dolar (ucuz değil mi?) karşılığında satın aldığında kimsenin işlerin ne yönde gideceği hakkında bir fikri yoktu. Sonuçta, alanları esasen ekonomi de olsa iki ayrı işlev gören iki marka var ortada. Biri (Bloomberg) hıza ve sürekli değişen rakamların gücüne, diğeriyse (tipik bir haber dergisi olduğundan) kelimelere ve gündemde yer bulamayan ayrıntılara dayalı. New York Times’dan Stephanie Clifford, Businessweek açısından iç güveysinden hallice bu evliliğin detaylarını şurada anlatıyor.
Businessweek’in kadrosu tırpanlanıp daraltıldı. Başına Time’dan bir editör getirildi ve bir kısım eski dergici de Bloomberg’e gönderildi. Bu gidenler bir kültür şoku yaşıyor olmalılar. Çünkü:
1) Ellerine ilkin Bloomberg Yöntemi denen 361 sayfalık bir rehber tutuşturuldu.
2) Rehberde bazı kelimelerin ve ifadelerin kullanılmaması ya da sınırlı kullanılması yönünde uyarılar vardı. Neydi bunlar: “allow to,” “however,” “although,” "but,” ve “despite.”
3) Her haberin ilk dört paragrafı şu sıralamaya uygun bir şekilde yapılacaktı: Anatema, ayrıntılar, alıntılar ve mevcut durum.
4) Habercilerden ilk olarak 107 cümlelik bir metni, Bloomberg tarzına uygun bir şekilde düzenlemeleri istendi.
5) Her yazara atlattığı veya çok hit alan haberlerinin işlendiği bir pano verildi.
6) Ve bir dergici için herhalde en tuhafı: Haber toplantıları her sabah 7.30’da başlıyordu.
Kimya tutar mı diye sormadan önce, James Cameron üzerine “King of the World” başlıklı bir Businessweek makalesinin Bloomberg’de hangi başlıkla yayımlandığına bakalım: “Cameron’s $1.7 Billion Aliens Have Studios Renting His Cameras.”
Şu an için rakamlar kelimeleri sindirmiş görünüyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
zamanım yok
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Biz Bağışladığın özgürlüğe yeğdir biçtiğin zından sonsuz güzelleşecek dünya biz kurduğumuz zaman senin verdiğin umudu ...
-
"(...) Yani bir eskrim sporu niye var diye soruyorduk Konservatuvar’a girdiğimizde. Niye eskrim diye ders var? Rahmetli Sait Tayla çok...
-
Melvyn Bragg’ın ‘In Our Time’ podcast’ında Hititler bölümü ... Üç akademisyen (ki biri Bilkent’ten İlgi Gerçek) oturup konuşuyor Bin tanrılı...
-
İranlı bir kadının işlettiği bir kafedeyim. Bir ay önce yine buraya gelmiştim. Verdiğim siparişi hatırladı: Çırpılmış yumurta ve Americano (...
-
Javaplein'deki kütüphaneye geldim. Birkaç Türk oturmuş, kütüphanenin orta yerinde siyaset konuşuyorlar. Yaşlıca bir adam "Türkiye’...
-
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?