amsterdam


Ara vermiştim, bitti. Epey zaman oldu, epey şey değişti...

Artık şehir farklı, ama gündem aynı. Üç aşağı beş yukarı hep de aynı olacak. Her şeyi birbirine bağlayan pasaj Ian McEwan'dan gelsin o zaman. Bu şehirde okuduğum ilk kitaptan, Amsterdam'dan bir bölüm (hem gündeme iki defa uyuyor, Booker ödülü daha dün açıklanmış, Howard Jacobson, The Inkler Question'la ödülü kapmıştı; Amsterdam da 1998'in Booker'lı romanı):


"(..) Vernon listelere göz attı. Foreign’da Dibben, 'Garmony’nin Washington zaferi’ üzerine yazıyordu. Kuşkucu ya da saldırgan bir yazı olmalıydı bu. Gerçek bir zafer olsaydı, ilk sayfadan uzak durabilirdi. Home’un listesindeyse sonunda bilim haberleri müdürünün yazdığı, Wales’teki bir üniversitenin buluşu olan ve yer çekimine karşı koyan bir makine üzerine bir yazı vardı. Bu, dikkat çekici konulardan biriydi ve Vernon biraz da gözünde ayakkabıların altına bağlanacak bir alet canlandırarak bu yazının yazılması için dayatmıştı. Gerçekte aletler dört ton ağırlığındaydılar, dokuz milyon voltluk enerji gerektiriyorlardı ve çalışmıyorlardı elbette. Yazıyı yine de ön sayfanın alt bölümünde yayınlayacaklardı. Home listesinde ayrıca 'Piyano Dörtlüsü' vardı, bir konser piyanistinin dünyaya getirdiği dördüz çocuklar. Vernon’un yardımcısı, öbür haberciler ve iç haberler bölümünün bütün çalışanları bu haberin yayınlanması konusunda Vernon’a karşıydılar, kendi beğenmezliklerini sahte bir gerçekçiliğin arkasına gizliyorlardı. Onlara göre dört bugünlerde yeterli bir sayı değildi ve kimse zaten güzel olmayan ve basınla da görüşmek istemeyen annenin adını bile duymamıştı. Vernon yetkisini kullanarak onlara karşı çıkmıştı. Geçen ayın tiraj ortalaması bir önceki ayın yedi bin altındaydı. The Judge için zaman tükeniyordu. Vernon hâlâ yerel yönetimde bir iş elde etmeyi başaran, kalçalarından birbirine yapışık siyam ikizleri üzerine bir haber yapıp yapmama konusunda kararsızdı İkizlerden birinin kalbi güçsüz olduğundan ayrılmaları olanaksızdı. Sabahları gerçekleştirilen yazı işleri toplantısında, 'Eğer bu gazeteyi kurtaracaksak, hepiniz elinizi kirletmek zorundasınız,' demekten hoşlanıyordu Vernon. Herkes onaylar gibi başını sallıyor, ama kimse ona katılmıyordu. ‘Dilbilgisi uzmanları’ eski yazarlara göre, The Judge entelektüel güvenirliğini koruyarak batacak ya da çıkacaktı. Bu görüşlerinde kendilerini güvencede hissediyorlardı, çünkü Vernon’un öncüleri dışında gazeteden kovulan olmamıştı hiçbir zaman."

*Can Yayınları, çev. Ülkem Gürpınar. Can, gereksiz bir eklemeyle Amsterdam'da Düello diye yayımlamış kitabı.

2 yorum:

Sen ne dersin?

zamanım yok

O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...