Bazı şeyleri geç fark etmek hazin. Yine de hiç yoktan iyi.
Üniversitenin ikinci sınıfında eve bilgisayar aldım. O gün bugündür uzun işleri klavyede yazıyorum. Nedense, o yaşıma dek getirdiğim alışkanlığı, diğer herkes gibi, bir anda rafa kaldırmıştım.
Laf arası: İşte bu bizim kuşağımız. Bilgisayara doğmayan, sonradan alışanlar kuşağı (Zenginlerimiz için durum daha farklı tabii ama sayıları azdır).
Bir iki sene önce yine giriştim defterlere; oradan devam ediyorum. Nedenini nasılını hatırlamıyorum ama yeniden ak kâğıt üstüne yazmaya başladım. Öyle kısa notlar almaktan ya da çalakalem bir şeyler çiziktirmekten bahsetmiyorum; başı sonu belli cümleler kuruyorum. Eskiden yaptığım gibi. Fabrika ayarlarıma döndüm.
Kısa sürede daha rahat yazdığımı gördüm. Daha rahat, daha iyi ve daha çok düşünüp, daha çok sindirerek…
Hatların keskinleştiğini, belirginleştiğini görüyorum. İki ayrı üslup, iki ayrı tecrübe değil sadece bunlar; iki ayrı varoluş biçimi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?