hep bugünü yazdılar

Düşünür Hannah Arendt, Totalitarizmin Kaynakları’nda yazmış: 
"Totaliter rejim için ideal kişi, davaya kendini kalpten adamış bir nazi veya komünist değildir. Gerçekle hayal ürünü arasındaki ayrımı (yani deneyimin gerçekliğini) ve doğruyla yanlış arasındaki farkı (yani düşüncenin türünü) artık önemsemeyen kişidir." 

Memlekette ne olup bittiğini anlamak için Arendt okumaya gerek de yok; apaçık ortada işte. Rejim, kaynaklarından ucuna totalitarizme kesmiş. 

Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerine kayyım atanıyor.
Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, onlar evvelden rejimin adamıysa, yorgunluktan başka gerekçe de açıklanmıyor, yerine daha seçilmiş görünümlü kayyım atanıyor.

Seçim kaybediliyor, eften püften bile olamayan gerekçelerle yenileniyor. 

Bunun adı demokrasi olabilir mi?

Arendt’in kaynağına inip yazdığı, Orwell'lerin, Huxley'lerin, Bradbury'lerin göstere göstere yazdığı işte bu zaten.

Bu rejimi omuzlarında taşıyanlar da gerçekle yalan arasındaki farkı, deneyimi, düşünceyi artık önemsemeyen kitleler. Arendt Türkçe bilseydi, “Şeyh uçmaz mürit uçurur” da derdi. 

Peki gerçekle yalan arasındaki farkı artık neden umursamıyorlar? Mesele bu. 

4 yorum:

  1. Çünkü düşünmeyen bir toplumuz. Tembeliz. Ne verilirse onu alıp yiyoruz , neden olacak. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyoruz , ben keyfime bakarım diyoruz. Bir paket sigaramı alıyorum gerisi umrunda değil diyoruz. Yalan mı ?

    YanıtlaSil
  2. Biraz da çıkarına düşkün bir toplumuz sanırım.

    YanıtlaSil
  3. Rahmetli babam bir işçiydi, hayatının son dönemlerinde söylediği bir söz vardı, bu millet hayın,çıkarcı, hilebaz diye. O zamanlar anlamazdım. Şimdi hak veriyorum. zihniyet değişimi gerek. o da mümkün mü acaba?
    N.

    YanıtlaSil
  4. bugünden yarına değişecek bir şey yok gibi. rahmetli babanıza selam olsun.

    YanıtlaSil

Sen ne dersin?

zamanım yok

O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...