Zihin bazen bir köşeye kıvrılıp uyumak ister. Hiçbir şeye değmeden. İçinde hiçbir meraklı şeyin olmadığı, belki sadece buğday başaklarının rüzgârda dalgalandığı rüyalar görmek ister. Ne metafor ne ilham, hiçbir şey… Su, rüzgâr, uğultu.
O eski, güzelim Baraka filminde, dünyanın ilk zamanlarında nasıl binlerce yıl kesintisiz yağmur yağdığı anlatılıyordu. Düşlemek zor ya, biraz öyle işte. Zihnimiz bazen sadece o ilk yağmurların sesini duymak ister.
Yağmurdan sonra bulutlardan sızan ilk güneşle uyanmak ister.
Resim Van Gogh'dan bir Millet yorumu.
O zaman The Mission filmini acip o kucuk yabani yerlilerin tropik orman icinde sigindiklari bir yesillikte yagmurun gecmesini tevekkulle sessizce bekledikleri sahneyi acin derim.Yazdiklariniz bana o sahneyi hatirlatti
YanıtlaSilMission'u öyle hayal meyal hatırlıyorum ki... Sanırım çocukken izlemiştim. Bir fırsatını bulup yine izleyeceğim, sizin bu hatırlatmanız vesile olsun.
Sil