belçika basını etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
belçika basını etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

oyuncuların federer'i

Belçika gazetesi De Morgen, En İyi Oyuncu Oscar'ını üçüncü defa evine götüren Daniel Day Lewis için "oyuncuların Roger Federer'i" demiş. Doğrudur. Mütevazılık, meslek aşkı, ultra profesyonellik ve spotlardan kaçma hali ikisinde de mevcut. Tabii benzetme tersine doğru da işleyebilir.

Ben Lewis'i çok severim. Son filmlerine diyecek yok ama fotoğraftaki uzun saçlı dönemini ayrı tutarım. Yine Oscar aldığı Sol Ayağım, Son Mohikan ve özellikle de uçlarından beş parmak aldırdığı günlerdeki Babam İçin...  Büyük filmdir Babam İçin; acı hikâyedir. Pete Postlethwaite'yle karşılıklı döktürürler. De Morgen'ın fotoğrafı vesile olsun, hem filmi hem de bir diğer sevdiğimi, müteveffa Pete Abi'yi aşağıdaki trailer'la analım.


ön sayfadan bağırmak

Hükümet, şirket, reklamveren... Ön sayfalar bunların. Gazeteyi insan okuyor da, onun insan için olduğu unutuluyor.

Bir memleketin en önemli olayı neyse onun çıkmasını beklersiniz manşete, ama çıkmaz. Ölüm oruçları mı can yakıyor mesela bugünkü gibi, grev mi, eğitim mi, sağlık mı; esas mesele her neyse kenarda kalır. Manşet çoğu kez bir uzlaşma zeminidir.

Komşu kasabadaki Ford fabrikası kapatılınca, Antwerp gazetesinin burasına gelmiş; yıkmış ön sayfadaki haberleri, tek bir fotoğraf koymuş. İçeriye de 11 sayfa açmış. Bir yazarı (Paul Geudens), fabrikayı birdenbire İspanya'ya taşıma kararı alan -ama bunu açıklamaya bile gelmeyen- şirketi fena keseliyor:

" Terbiyesiz. Kalpsiz. Korkak... İdam fermanını açıklamaya bile gelmeyen Ford Avrupa yönetimi için söyleyecek başka söz bulamıyorum. Böyle bir hakaret görülmemiştir."

Belçika'nın diğer gazeteleri de aynı havada. De Standaard, Le Libre, hatta İspanya'dan ABC bile...  Sessiz fotoğraflarla ön sayfadan bağırmışlar.

Unutulmayacak sayfalar yapmışlar... 

noel baba brüksel'de

541 günde kurulan hükümet sıkıntı yarattı; Belçika gazeteleri coşkulu değil demiştim dün. Halt etmişim; hükümetin resmen ilân edilmesini bekliyorlarmış meğer.

Şimdi de tut tutabilirsen... Taze Başbakanı Noel Baba'ya benzeten bile çıktı ama en güzeli şu: Frankofon gazete La DH, İtalyan asıllı, Felemenkçesi zayıf, yeni Valon Başbakan di Rupe'ye yine Felemenkçe "iyi şanslar" diliyor. Veel geluk Meneer di Rupo! Cümle, evet, biraz karışık oldu ama burası Belçika işte... 541 günün sebebi tam da bu.

916!


Elio Di Rupo'nun kurduğu Belçika hükümeti yarın ilân ediliyor. Müzakereyle geçen günleri dalga geçerek izleyen ahali artık eski havasında değil. Memleket gazeteleri halkın aynası tabii;  hükümetsiz 540 gün sonrasında hiç coşkulu görünmüyorlar. Asık suratlı De Morgen örneğin, hepi topu 916 gününüz var, çalışın biraz, diyor.

Şaka gibi; iki buçuk yıl sonra takvimde yine seçim var. Üstelik gerçek bir hükümetin kurulması o zaman da beklenmiyor.

beş yüz kırk gün nasıl geçer?


Belçika'da hükümetsiz geçen 540 gün bir dünya rekoru. Muhtemelen de bir daha geçilemeyecek (tabii Belçika bir daha hükümetsiz kalmazsa)

"Formateur" Elio di Rupo'nun kuracağı yeni hükümet görevine Pazartesi başlayacak ve Belçika, tarihinin en sıkıntılı sayfasını böylece kapatmış olacak.

Belçika'nın 540 günüyle, nevi şahsına münhasır politikacı Elio di Rupo'nun hikâyesi başka post'ların konusu olsun; şimdilik konu hakkında daha önce Newsweek Türkiye'ye yazdığımı paylaşayım. Dünyanın en sıkıntılı rekor listesi için aşağıdaki linke buyurun:

Hükümetsizlikte dünya rekoru.


flanders ovası çocukların yuvası




In Brugge’u seyredenler bilir. Colin Farrell’in oynadığı suikastçı (ismi Ray’di), şehirden nefret ediyordu. Ne romantik köprüler ne de o bin yıllık sessizlik, Belçikalılar’a hababam sövüp duran Ray’in ilgisini çekiyordu. Zaten adam herhangi bir şeyden etkileniyordu denemez ya. Çocuklar hariç…

Suikastçi Ray, geçen hafta sonu Brugge’de yaşananları bilseydi, küfür dağarcığımızı daha da zenginleştirirdi herhalde. Şöyle ki, yüzlerce insan meydanda toplanıp birkaç yıldır ardı ardına gelen yargı kararlarını protesto etti. Bu kararlar, kreşleri birer gürültü yuvası sayıyor; hafta sonlarıyla, okul tatillerinde çocukların orada bakılmasını yasaklıyor.

Brugge ahalisinin çocuk gürültüsünden belli ki sıtkı sıyrılmış. Kreşe komşu evlerde yaşayanlar “çekemem kardeşim” diye doğrudan yargıya başvuruyor. Çoğu yargıç da “gürültü yapmayın, gidin evinizin önünde oynayın” şeklinde karar veriyor. Yani ya kreşleri belirli günlerde kapatıyor ya çocukların dışarıya çıkmasını yasaklıyor ya da izolasyon zorunluluğu getiriyor. Hepsine birden hükmeden yargıçlar da mevcut.

Her neyse, liberal Open VLD partisinden iki parlamenter (Mercedes Van Volcem ve Ann Brusseel) bu gidişe dur demek için kolları sıvadı. Parlamentoya kanun teklifi verdi. Teklifte özetle şöyle deniyor: Çocukların oyun sesleri gürültü sayılmamalı; ambulans sireni ve kilise çanı kategorisine sokulmalı, yani gürültüye kafası bozulan soluğu mahkemede alamamalı.”

Konu güzel, kanun teklifi enteresan. Türkiye’de akla hayale gelmezdi herhalde. Ama hükümet kurmada ittifak sağlayamayan Belçika parlamentosunun bu teklif için ne yapacağı şüpheli. Ama ben uyarayım yine de: Farrell’in suikastçisi Ray çocuklara kast eden bu kararları duyarsa, Brugge’de taş üstünde taş bırakmaz. Zaten adam ne tarihi ne de köprüleri takıyor.

Kaynak: De Morgen

felemenk piştisi



Brugge eski piskoposu Roger Vangheluwe’un taciz itirafları, bugün Felemenkçe konuşan Belçika gazetelerinin manşetiydi. Bize epey uzak bir mevzu, ayrıntıya girmeyeyim (merak eden İngilizcesi’ni şuradan okuyabilir) ama ilgimi çeken bütün gazetelerin bir şekilde pişti olmasıydı. Manşetler hep aynıydı: Bir fotoğraf ve alt alta sözler; De Standaard’ta fotoğraf da yok. Türkiye’de hiç rastlanmayan bir tarz; ama etkili. Bu arada bu uğursuz herifin fotoğrafına yüz vermeyen Staandart’ın minimalist ön sayfası içlerinde en güzeli. Çok sahici.



ne ara girdik biz bu savaşa?



280 küsur gündür hükümetsiz yönetilen Belçika da, Libya’ya yapılan operasyona katıldı. İyi de, ortada hükümet yokken savaşa kim girdi? Parlamentoda bir toplantı yapılmış; 126 parlamentodan 125’i oluru vermiş. “Sürreel bir karar” diyor memleketin gazetesi De Standaard. “Demek ki ortada işleyen bir mekanizma varmış. Kendi ülkesinde hükümet kuramayan ama Libya hakkında ortak görüşü olan bir mekanizma.”

Bana sorarsanız, Belçika’nın zaten hükümete ihtiyacı yok. 280 gündür bir şey fark etmedi, bundan sonra da etmez. Yalnız Belçikalılar da bunu anladıklarında fena içerleyecekler. Bu ülkeye de ihtiyacımız yokmuş madem, diyip, bölünürler o vakit.

eve dönmenin yolları

Bir yaz sabahı Haydarpaşa’dan kalkan Toros Ekspresi’ne atlayalı neredeyse 20 yıl olmuş. Hep otobüsle kat ettiğim İstanbul-İskenderun güzergâ...