kayıp belgesel kuşağı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kayıp belgesel kuşağı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

bodrum'a giden bir otomobil - kayıp belgesel kuşağı 2



İki yılı geçmiş. Meslek hayatımın en güzel anlarından biriydi... Nefis bir Bozburun akşamında, Bülent Ortaçgil’in evinin terasında oturmuş konuşuyorduk. Ortaçgil, şarkılarını söyler gibi, usul usul anlatıyordu. Bir ara sözü, memleket müziğinin en verimli birliktelerinden birinden, Fikret Kızılok ile günlerinden açmıştım. Bodrum’a yaptıkları seyahatlerden konuşurken, eğlenceli bir detay çıktı. Fikret Kızılok, Bülent Ortaçgil ve Erkan Oğur… Aşağıda.

Orada, arabanın tepesinde bir kamera olsaymış, Kızılok, Ortaçgil ve Oğur’u 40 küsur sene önceki halleriyle kaydetseymiş…  

Bir gün bizim müzisyenlere dair bir belgesel ya da film çekildiğinde bu otomobil seyahati de belki yerini alır… 

*

Bodrum’a sık giderdik. Evet, bazı şarkıları orada yaptık. Birini net hatırlıyorum mesela. Fikret elde kâğıt-kalem, her zaman olduğu gibi, ben direksiyonda... Arkada Erkan oturuyor. Konuşarak, tartışarak, ‘Why High One Why’ başlığını bulduk. Gidene kadar adam bizi gülmekten gebertti. Yolda yazdı onu. Biz de kafiyeleri bulduk.
Peki tüm o ‘Adidas’la tekkelere gidersin’ dizeleri falan hep o arabadan mı çıktı?

Valla tam hatırlamıyorum... Hatırladığım, şarkının sözlerinin uzunluğu, arabada yazılanlar yani, yayımlanan halinin iki katıdır, çok fazla dizeyi de elemiştik, “Bu kadar da olmaz, bu kötü” diye atmışızdır. (Gülüyor)."

ırgatlar arasında - kayıp belgesel kuşağı 1

Orhan Kemal, ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’nin (1954) ikinci baskısında, romanda yaşananların ‘hakikat’inden nasıl emin olduğunu anlatıyor: 
“ (…) Bu kitap, kendi bilgi ve görgülerim dışında, bir lokma ekmek için kötü iş şartları içinde zehir gibi bir hayatı yaşayanlardan derlenmiş malzemeyle meydana gelmiştir. Yayımlanmadan önce, çeşitli ırgat, usta, usta yardımcısını toplayarak bir gece sabaha kadar okudum onlara. Dinlediler. ‘Pardon,’ dediler, ‘bu, bu kadar olur. Bütün anlatıkların doğru. Eksik bile. Çukurova’nın bereketli topraklarında öyle işler olur ki, aklın durur. Sana anlatsak, bir değil beş roman çıkarırsın…’” 
*
1950’lerdeki o geceye gidebilseydik… Orhan Kemal’in, çevresinde toplanan ırgatlara ve işçilere; roman karakterlerinin, Pehlivan Ali’nin, Köse Hasan’ın, İflahsızın Yusuf’un, Hidayetin Oğlu’nun, Irgatbaşı Cemo’nun, Fatma’nın, Katip Bilal’in, Laz Kılıç’ın şivelerini de taklit ederek, gürül gürül yaptığı okumaya tanıklık edebilseydik… Bir odaya, belki büyücek bir salona toplaşmış emekçilerin, yoğun sigara dumanı altında, çay kaşıklarının şıkırtıları arasında, arada bir esneseler de dikkatlerini diri tutarak, onaylayarak, hımm hımm ederek can kulağıyla yazarı nasıl dinlediklerini görebilseydik… 

Bereketli Topraklar Üzerinde’yi bir de böyle ‘okumak’ isterdim. Ben de, Orhan Kemal ve yanındaki emekçiler gibi, geceden başlar, seyrede seyrede sabahı ederdim. 

Bugün olsa, böyle bir gece kayıt altında olurdu. Yakın geçmişte yok… Belki yokluğuyla var.

Memleket edebiyatına, toplumsal hayatına dair ‘kayıp’ belgesellerin en güzellerinden, en dramatiklerinden biri bu. 

Kayıp nice belgeselden sadece biri… 


ilk burdurlu

A. ile bir kafeden çıkmıştık ki, aceleyle dönüp bir şey unuttum mu diye masanın üzerine bir daha baktım. Unutmamışım. O sırada yanımızda bir...