Alper Görmüş, Darbe Günlükleri’ni Nokta’da yayımladıktan sonra, nasıl yaptığını soranlara, “esas diğerlerine neden yayımlamadıklarını sorun” diye cevap vermişti.
Aldığı karşılık başka bir soruydu: Neden şimdi? Bu soru Ergenekon sürecinin her safhasına eşlik etti.
Murat Belge, sürecin henüz başındayken, “Üçüncü ses” başlıklı bir yazı yazmıştı. “Eskiden tek ses vardı” diyordu özetle. “Şimdi öyle görünüyor ki, tek sesi dengeleyen bir ikinci ses daha beliriyor. Ama ancak üçüncü bir ses geliştiğinde, ulus olarak, düzgün ve sağlıklı konuşmaya başlayabileceğiz.” Katıldığım bir değerlendirmedir.
Ahmet Şık’ın kitabının internette dolaşmaya başlamasından sonra, Yıldıray Oğur dün bir tweet atmış. Aynen şöyle diyor: “Bu kitabın internete düşüş zamanlamasının manidar olduğunu söyleyen oldu mu? savcı düşürüldükten bir gün sonra..”
Kaldık mı yine tek sese? Yoksa hep tek ses mi vardı?
beyaz sarayı nasıl gözetlersiniz?
Washington bürokratlarının elinden düşürmediği siyaset dergisi National Journal’dan grafik üstadı Brian McGill üşenmemiş, West Wing’in (Beyaz Saray’ın yönetici ofislerinin yer aldığı kanadı) bir interaktif haritasını hazırlamış. Mouse ile odaların üzerine gelince, Obama'nın ekibi hakkında “kim kimdir eserleri nelerdir” kabilinden notlar da beliriyor.
Gereksiz… Eğlenceli… National Journal gibi sıkıcı bir dergiden zihin jimnastiği. Dergiler ilgi çekmek için ne yapabilir, sorusuna basit bir cevap.
Haritaya buradan buyurun.
orada devrim mi oluyor?
Suriye gazetecilere yasak. Bilgiler sadece Facebook ve benzeri paylaşım siteleri üzerinden dışarı çıkıyor. Her şey çok karışık. Arap sitesi elaph.com, Dara şehrini kuşatanlar arasında İran Devrim muhafızları olduğunu, şehirde de (hatta Halep’te de) Hizbullah unsurları olduğunu bildiriyor. Dedim ya, karışık.
Şimdi sadece insanlar var. Batılı gazeteciler devre dışı. Libya’dan seken domino taşı Suriye’nin üzerine devrilir mi? Batı meseleye abanınca, işin özü değişir mi? Yukarıdaki resmin devrimi Suriye'ye gelir mi?
Dış basın bugünden ufak ufak harlandığına göre, gelecek haftanın esas gündemi, belli ki, Suriye.
Kaynak: World Crunch
yedekleyin!
Yeni başlayan gazeteci arkadaşlara:
Yıllarca çalışacaksınız; sayfalarca yazacaksınız. Yazdıklarınız, çalıştığınız kurumların internet sitelerinde yayımlanacak.
Çalışırken dönüp dönüp o sitelere girip, o yazılara bakacaksınız. İhtiyacınız olduğunda o siteleri kullanacaksınız.
Yazılarınızı oralarda bırakmayın. Kopyasını alın. Yedekli çalışın.
Burası Türkiye. Yüzlerce yıllık tarihe sahip gazete ve dergilere sahip değiliz. Çalıştığınız kurum gün geliyor kapanıyor. Kapanınca, nedense internet sitesini de kapatıyorlar.
Kopyasını almadıysanız arşiviniz uçup gidiyor.
Emeğinizi neden başkasının insafına bırakasınız ki?
Ben yaptım siz yapmayın, yedekleyin… Evde, başka bir işte, mahkemede… İlla ki ihtiyacınız var o yazılara.
Yıllarca çalışacaksınız; sayfalarca yazacaksınız. Yazdıklarınız, çalıştığınız kurumların internet sitelerinde yayımlanacak.
Çalışırken dönüp dönüp o sitelere girip, o yazılara bakacaksınız. İhtiyacınız olduğunda o siteleri kullanacaksınız.
Yazılarınızı oralarda bırakmayın. Kopyasını alın. Yedekli çalışın.
Burası Türkiye. Yüzlerce yıllık tarihe sahip gazete ve dergilere sahip değiliz. Çalıştığınız kurum gün geliyor kapanıyor. Kapanınca, nedense internet sitesini de kapatıyorlar.
Kopyasını almadıysanız arşiviniz uçup gidiyor.
Emeğinizi neden başkasının insafına bırakasınız ki?
Ben yaptım siz yapmayın, yedekleyin… Evde, başka bir işte, mahkemede… İlla ki ihtiyacınız var o yazılara.
beş dakkada değişir bütün işler
Kaddafi, önce...
Kaddafi, sonra...
Mazhar Alanson, beş dakkada değişir bütün işler, diyordu. Libya’da işler beş dakikada olmasa da beş haftada değişti. Dünya basınının Albay Kaddafi karşıtı ilk gösterilerden sonraki yayını, Libya liderinin tepeleneceği yönündeydi. Çok heyecanlandılar; süreci doğru okumadılar. Kaddafi’nin, bir Hüsnü Mübarek olmadığı ortada. Şimdi hemen herkesin katıldığı Şafak Yolculuğu operasyonuna rağmen kimse sonuçtan emin değil. Time’in bir ay arayla yaptığı iki kapak bunun kanıtı. İlkinde “Kaddafi’nin son direnişi” diyorlardı; bu hafta “Gitmezse ne olur” diye soruyorlar. Olan Libya halkına olacak, orası belli de, fena halde şişen dünya basını bu ayıbını nasıl örtecek? Yine Alanson’la bağlayalım: “Bu işler dedi anladın mı, adamı bazen geriden şişler…”
gazeteciler için gerçek bir iş ilânı
Bugüne kadar birçok iş ilânı okudum; ama aşağıdaki kadar sahicisini görmemiştim. Florida Eyaleti'nde yayımlanan Saratosa Herald Tribune, çalışma arkadaşları arıyor. Ararken de sahici bir gazetecilik tarifi yapıyor. Kendine güvenen başvursun derim, öğrendiğim kadarıyla pozisyon halen açık:
"Biz burada çabuk tarafından araştırmacı gazetecilik yapıyoruz; lazım geldiğinde de birkaç gün yayımlanacak mini projeler hazırlıyoruz. Ama her yıl, bizim çapımızda bir gazete için çok hırslı sayılabilecek işler kotarmaya da çalışıyoruz ki bir gün Walt Bogdanich şöyle demek zorunda kalsın: “Saratosa bilmem ne gazetesinin benim yirminci Pulitzer’imi elimden aldığına inanamıyorum.” Birçoğunuzun halihazırda bildiği üzere, bu tip işler cehennem azabıdır, ruhunuzu emer, kendinizden şüpheye düşürtür. Ama eğer siz, temizlikten uzak muhabirlerle dolu, ufak, kapalı bir ofise tıkılıp, çoktan ölmüş olmanızı isteyen güçlü kuvvetli kurum ve insanlara kafa tutan veritabanlarını, binlerce dokümanı tek tek girerek sıfırdan oluşturmayı kabul eden bir tür sapıksanız; üstelik bütün bunları da ödül kazanması muhtemel işinize şöyle bir bakıp bulmaca sayfasına yollanan okurlara sahip olma şerefi adına yapıyorsanız, yani bu size gazetecilik gibi geliyorsa, tamamdır, bizim aradığımız sapık sizsiniz.
Florida’nın şöhretinden bihaber olanlara not: Burası ülkenin en çok haber üreten eyaleti ve bunun sebebi de muhteşem kamu arşivi yasaları değil. Bizde her türlü yolsuzluk, şiddet ve şerefsizlik bulunur. 11 Eylül’ü yapan teröristler burada eğitildi. 11 Eylül’ün olduğu dakikalarda Bush anaokulu çocuklarına burada hikâye okuyordu. Yeni valimiz bir zamanlar, yaptığı vurgunlardan dolayı rekor cezaya çarptırılmış bir sağlık şirketi işletiyordu. Kasırgalarımız, yangınlarımız, petrol sızıntılarımız, tahtakurularımız, hastalıklı narenciye ağaçlarımız ve hamamböceği istilalarımız eksik olmaz (sadece birini uydurduk) Disney World de burada ve plajlarımız da, yani bütün ailenizi getirin."
Kaynak: Forbes
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Bin dereden su getirmek, deriz… Bu sözle bir işi yapmamak için oyalanmayı, olmayacak bahaneler üretmeyi anlatırız. Neden böyle söylemişiz? Z...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Yeni yıl kararları... İki yıl evvel, Gazete Duvar için yazmıştım (O kadar olmuş mu yahu?). Burada da dursun... 1 Ocak’ta birçoklarımız yeni...
-
13-14 yıl evvel ‘İki Kral’ isimli kısa bir öykü yazdım. Sonra da onu kaybettim. Tüm arşivlerime, hard disklerime, oraya buraya baktım ama bu...
-
İ plere tutunanlar, ateş yutanlar, bıçak atanlar… Bükülenler, katlananlar, uzayanlar… Elastikler, devler, oransızlar… Tuhaflıklar bitiyor di...
-
Sadece çocuklar gözlüklerini dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi düzeltir. Minik burnun üzerinde kaşıntı. Kulaklarda beklenmedik bir ağ...