asker arkadaşım george
İki sene evveldi. Sudan’da işler iyice kızışmışken George Clooney de, adeti olduğu üzere, bölgedeydi. Bir yandan Devlet Başkanı El Beşir’e sövüp sayıyor bir yandan da BM’ye direktifler yağdırıyordu. Şaka yapmıyorum, o günlerde Clooney güçlü bir herifti.
Dergide oturuyorduk; dedik ki Clooney’le konuşalım; hatta daha iyisi bizim için bir makale yazsın. İşi ne!
İhale bana kaldı. Ajansının numarasını buldum. Yazıştık çiziştik bir iki gün; sonra asistanına ulaştım. Nemrutluğu hattın öbür ucundan kulağıma damlayan bir kadındı; geçit vermiyordu. Aramızda cereyan eden diyalogu Erzurumlu Emrah misali aktarmak isterim:
dedim George Clooney dedi Sudan’da,
dedim telefonu dedi yanında,
dedim dönecek mi dedi haftaya
dedim bize yazsın söyledi yok yok
Burada Cem Karaca misali gönülden bir “yok yok yok” patlattığımı hayal edin. Olmadı. “Sonra ulaştım da, konuştuk da” diyebildiğim bir hikâye değil, bir başarısızlık hikâyesi… Benimkiler de böyle, ne yapalım?
Hatırlamamın sebebine gelince… Geçenlerde şu yukarıdaki fotoğrafa rastladım. Clooney Efendi, New York Times’ın dünyanın en kahırlı yerlerini dere tepe dolaşan yazarı Nick Kristof’la Sudan’da… Üstelik pek bir asker arkadaşı havasında... Salaş tepeş, sarmaş dolaş, pek bir ulaşılabilir duruyor. Fotoğrafı görünce “”biraz daha zorlasaydım keşke” dedim.
Ha bu arada, hakkını yemeyelim; Clooney, BM helikopteriyle gelip, iki saat çocukların başını okşadıktan sonra geri dönen iyiniyet elçileri gibi değildi. Sudan’da çok zaman geçirdi. Sıtmaya yakalandı.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ilk burdurlu
A. ile bir kafeden çıkmıştık ki, aceleyle dönüp bir şey unuttum mu diye masanın üzerine bir daha baktım. Unutmamışım. O sırada yanımızda bir...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Biz Bağışladığın özgürlüğe yeğdir biçtiğin zından sonsuz güzelleşecek dünya biz kurduğumuz zaman senin verdiğin umudu ...
-
"(...) Yani bir eskrim sporu niye var diye soruyorduk Konservatuvar’a girdiğimizde. Niye eskrim diye ders var? Rahmetli Sait Tayla çok...
-
Melvyn Bragg’ın ‘In Our Time’ podcast’ında Hititler bölümü ... Üç akademisyen (ki biri Bilkent’ten İlgi Gerçek) oturup konuşuyor Bin tanrılı...
-
İranlı bir kadının işlettiği bir kafedeyim. Bir ay önce yine buraya gelmiştim. Verdiğim siparişi hatırladı: Çırpılmış yumurta ve Americano (...
-
Javaplein'deki kütüphaneye geldim. Birkaç Türk oturmuş, kütüphanenin orta yerinde siyaset konuşuyorlar. Yaşlıca bir adam "Türkiye’...
-
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?