marguerite duras etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
marguerite duras etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

yaşama direnci yittiğinde


Burcu Aktaş'ın Selim İleri'yle söyleştiği 'Düşüşten Sonra' isimli kitabı okuyorum. Birçok bakımdan çok ilginç ve etkileyici bir iş; onlara sonra geliriz ama bugün okuduğum şu satırlar, hakikaten içimi yaktı.  


*


Burcu: Marguerite Duras kendisiyle yapılan son söyleşide şöyle diyor: “Artık hiçbir şeye inanmıyorum ve inanmamak her türlü iktidara karşı eylem olarak, bankaların oligarşisine, bizi yöneten sahte demokrasiye karşı verilebilecek tek yanıt olabilir.” 80’lerin sonunda söylüyor bunu. 


Selim: Çok güzel. Kendi yaşadığı toplumun spesifik, özgül koşulları açısından. Her topluma göre değişiyor ve her topluma göre yeni yeni umutsuzluklar, umutsuzluklara karşı direnç şekilleri beliriyor. Dünya niye bu kadar umutsuz, bunu çözmek çok zor. 

Belli bir yaşa kadar oyalanıyorsun. Belli bir yaştan sonra yaşın getirdiği ölüme koşullanmışlık var. Sadece ölümü düşünüyorsun. Ölüm korkusu değil bu. Er geç ölüm olacak, hayatın ne anlamı var düşüncesi. Gayet pasifist bir şey. Yaşama direncini yitiriyorsun. Belki de fikir olarak en bilge olabileceğin zamanda sonsuz bir inançsızlık… Bildiğini bile kendi kendine inkâr ediyorsun. 


Burcu: Yaşla ilgili dediniz ama bugün Türkiye’de her yaştan birçok insan böyle hissediyor. 


Selim: Ama bizim yaşımızdaki artık kaskatı bir şey. Gençlerde başka bir toprak parçasında olsa bile bir yaşam isteği var. Bizim gibi insanlarda öyle olmadı. (...)


Düşüşten Sonra, Selim İleri - Burcu Aktaş, Everest, 2021.

yazmak II - en eski ormanlarda

 

Yazı, yabanıl kılıyor insanı. Yaşam öncesi bir yabanıllığa ulaşıyorsunuz. Ve bu size her seferinde aşina geliyor; ormanların yabanıllığı bu, zaman kadar eski. Her şeyden korkmanın yabanıllığı, farklı ve yaşamın özünden koparılmaz bir yabanıllık. Bütün varlığınızla sarılıyorsunuz. Beden gücü olmadan yazılamaz. Yazının başına oturabilmek için, kendinizden daha güçlü olmanız gerekir, yazdığınız şeyden daha güçlü olmanız gerekir. Tuhaf mı tuhaf bir şey bu, evet. Yalnızca yazma edimi değil, yazılan şey de gece ortaya çıkan hayvanların çığlıklarıdır; hepimizin, sizin ve benim, köpeklerin. Toplumun kitlesel, umut kırıcı sıradanlığı. Çekilen acıdır, İsa’dır ve de Musa ve firavunlar ve bütün Yahudiler ve aynı zamanda mutluluğun en şiddetli sancısıdır. Böyle olduğuna hep inandım. 


Marguerite Duras’nın harikulade kitabı ‘Yazmak’tan (Can Yayınları, Çeviren Aykut Derman).

yeşil sos niye bitti?

Şehrin merkezinde çok iyi bir patatesçi var. Merkezde ama azıcık da saklanmış bir yerde; oralardan geçiyorsam bazen uğruyorum. Kuyruktaki tu...