entelektüel denklik, yaratıcı yazarlık ve talihsiz serüvenler - akşam kahvesi okumaları

Yahu ne iyi röportajlar çıkıyor son günlerde. Bir tanesi de Vatan'dan Mine Şenocaklı'nın. Şenocaklı, Murat Belge ile Muhteşem Yüzyıl tartışmasından yola çıkarak söyleşmiş; çok da iyi cevaplar almış. Ama ben özellikle bir soruya bayıldım. Şenocaklı, Belge'nin daha önce anlattıklarından hareketle Pargalı ile Kanuni arasında Platon'un anlattığı türden entelektüel bir denklik olup olmadığını soruyor. Zekice.


" (...) Bu dizileri, filmleri yapanlar ortalıkta söylenenlerin aksine olumlu bir renge boyuyorlar tarihi kişilikleri aslında. Mesela Kanuni önce Pargalı'yı boğdurttu, o engel ortadan kalkınca da Mustafa'yı boğdurttu. İkisinin arası çok fazla değil. Kanuni'nin Pargalı'yla gençlik ilişkisinin ne olduğu da gayet şüphelidir." 

Bu röportaj için neden Murat Belge'ye başvurulduğunu anlamamıştım. Onu da gayet güzel izah etmiş Şenocaklı. Örneğin Belge'nin 'Osmanlı: Kurumlar ve Kültür' isimli bir kitap yazdığını da bilmiyordum; benim ayıbım olsun.

Sadece diziden bahsetmemiş Belge. Yeni Türkiye'den de konuşmuşlar:

(...) Geçenlerde Deniz Harp Okulu'ndaki törende 'Onları unutmadık' diye tutuklu komutanların fotoğrafları taşınmış, bir şeyler olmuş. Bu iş bitti falan denilebilecek bir durum yok. Umarım böyle bir şey olmaz. Bunu da tabii kimseyi korkutmak için söylemiyorum. Kendim korktuğum için söylüyorum. 'Böyle olursa' diye... Çünkü askeri darbe olursa sağ kalmayacakların başında ben de gelirim sanıyorum. (...) Onlar bir gelirlerse bu şartlarda tam bir temizlik yaparlar, tüm mikropları temizlemeye başlarlar, öyle değil mi? Beni yok etmeleri gayet normal. Ben de olsam yaparım. 

Bu röportajı muhakkak okuyun. Birinci bölüm. 
İkinci bölüm. 

* Zaman zaman benim de yazdığım sabitfikir dergisi bu ayki kapağını yaratıcı yazarlık kurslarına ayırmış. Burcu Arman'ın (beyazkadınçatalldilli) yazısı gayet meraklı. İsabet olmuş. (Şuradan okuyabilirsiniz)

" (...) Cem Akaş, Mesele Dergisi için yazdığı bir makalede bunu 'Ben edebiyatı' olarak isimlendirir. Yalnızca yazarların değil eğitmenlerin de kendilerinden yola çıkarak hazırladıkları egzersizleri eleştirirken şöyle anlatır: '… Daha ironik olanı, sürekli kendini anlatma merakında olan ve sayıları her gün artan insanların, karşılarında sürekli onları merak eden ve sayıları artan insanlar bulacaklarını varsaymaları. Oysa böyle olmuyor; yalnızca yaratıcı yazı mezunları birbirlerinin yazdıklarını okusaydı bile olurdu, ama onlar da okumuyor.' Akaş bu konuda yalnız değil. Barbaros Altuğ da kendini 'her olan bitenin iyi niyetli  bir girişim olduğunu düşünmeyen fena insanlardanım' diye tanımlarken atölyelerin artmasındaki temel nedenin son 15 yılda yazarlığın artık şöhret ve maddi imkânları da getiriyor olmasına bağlıyor."

* Cem Akaş demişken, güzel blogu Şefin Salatası'nda ilkokul önlüğü tartışmalarına bambaşka bir açı getirmiş, atlanmasın. Sanıldığının aksine, ya bu işten zenginler de çekiniyorsa diyor Akaş. (Burada)

* İlüstratöre aşk olsun. Resimlediği çocuk kitabında sevgilisine evlenme teklifinde bulunmuş. Başarılı da olmuş, bravo (Hikâyeye şuradan ulaşabilirsiniz) Üstelik mevzubahis kitap da, kitabın fikri de kapağı da pek güzel (yukarıda görüyorsunuz işte) Edgar Allan Poe sevenleri birleştirmiş, daha ne olsun.

Bugün Oğuz Atay'ın ölüm yıldönümü; aşağıdaki karikatürü Kıvanç Koçak paylaşmış twitter'da. Buraya da aldım, pek güzel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

zamanım yok

O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...