gökkuşağını batıramazsınız
Fransa, Pasifik’teki nükleer denemelerine 1996’da son vermek zorunda kaldı. Greenpeace’in başını çektiği çevre örgütleri ve aydınlar hükümeti şiddetle eleştiriyordu. Hükümet yenilgiyi nihayet kabullenirken, eski günlere atıf yapan bir slogan da öne çıkıyordu: Gökkuşağını batıramazsınız!
Eski günler… 25 yıl önce bugün, Fransız gizli servisi, Auckland (Yeni Zelanda) Limanı’nda demirli Greenpeace gemisi Rainbow Warrior’a (Gökkuşağı Savaşçısı) bombalı bir sabotaj düzenledi. Greenpeace, Fransız hükümetinin Güney Pasifik’teki nükleer denemelerini protesto etmek için bölgedeydi.
Fransızlar nükleer denemelerini kendi ülkelerine güvenli bir mesafede, Fransız Polinezyası açıklarındaki Mururoa Resif’i civarında yapıyordu. Daha iki ay evvel yine yakın bir bölgedeki Amerikan denemelerini protesto eden ve Rainbow Warrior’la Marshall Adası’ndan 300 kişiyi tahliye eden Greenpeace, Fransa’ya da açıktan karşı çıkmış ve Pasifik’te başka gemilerin de katıldığı bir protesto düzenlemişti. O protestoda Fransız ordusunun komandoları gemilere saldırdı.
10 Temmuz’da gece yarısına doğru ise Rainbow Warrior batırıldı. 12 kişilik mürettebattan, fotoğrafçı Fernando Pereira patlamalarda hayatını kaybetti. Evli ve iki çocuk babasıydı.
Benim kuşağım 1985’te daha çocuktu. Haberimiz olmadı. Greenpeace’in bugünkü yönetim kurulu başkanı Kumi Naidoo ise memleketi Durban’da (Güney Afrika) apartheid düzenine karşı çıkan genç bir aktivistti. International Herald Tribune’de bugün yayımlanan makalesinde, dünyayı sarsan saldırıyı radyodan dinlediğini yazıyor. Naidoo işte o gün iki şeye uyanmış. Birincisi şu: Bir gemiye doluşmuş, barış yanlısı küçük bir grup, güçlü bir demokratik hükümeti bile sindirebilir (o kadar etkili olurlar ki, o demokratik hükümet şiddete yönelebilir.) Demokratik gücün paradokslarından biri…
Naidoo’nun ikinci çıkarımı ise şöyleydi (ve daha da önemliydi): Yaşamlarını, kişisel çıkarlardan uzak durarak dünyanın iyiliğine adayan insanlar, evet, gerçekten mevcuttu. Bunu yazdığına göre, Güney Afrika’nın o zamanki zalim yönetimine karşı eylem yapan Naidoo, besbelli kendini koca dünyada çok yalnız hissediyordu.
Yalnızlığı dert edinmemek için aslında iyi bir sebebi varmış. Naidoo’nun yıllar sona başına geçeceği Greenpeace, Kanada’daki İlk Kavim kabilesinden doğan bir kehanetin üzerine –Kanada’da- kuruldu. Şöyle diyordu kehanet: “Yerküre’nin hastalanacağı bir zaman gelecek ve o zaman geldiğinde dünyanın dört tarafında lafa değil işe bakan insanlar toplanıp bir kabile oluşturacaklar. Yerküre’yi iyileştirmek için çalışacaklar. Onlara ‘Gökkuşağının Savaşçıları’ denecek.”
Rainbow Warrior dünyayı dolaşmaya devam ediyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
zamanım yok
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Biz Bağışladığın özgürlüğe yeğdir biçtiğin zından sonsuz güzelleşecek dünya biz kurduğumuz zaman senin verdiğin umudu ...
-
"(...) Yani bir eskrim sporu niye var diye soruyorduk Konservatuvar’a girdiğimizde. Niye eskrim diye ders var? Rahmetli Sait Tayla çok...
-
Melvyn Bragg’ın ‘In Our Time’ podcast’ında Hititler bölümü ... Üç akademisyen (ki biri Bilkent’ten İlgi Gerçek) oturup konuşuyor Bin tanrılı...
-
İranlı bir kadının işlettiği bir kafedeyim. Bir ay önce yine buraya gelmiştim. Verdiğim siparişi hatırladı: Çırpılmış yumurta ve Americano (...
-
Javaplein'deki kütüphaneye geldim. Birkaç Türk oturmuş, kütüphanenin orta yerinde siyaset konuşuyorlar. Yaşlıca bir adam "Türkiye’...
-
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?