chp için detoks zamanı
Deniz Baykal’ın istifasını verdiği saatlerde İngiltere’de seçim kaybeden İşçi Partisi lideri Gordon Brown da parti başkanlığından ayrılma kararını açıklıyordu. Mayıs’ın başındaki seçim sonuçları parti için felaket; Tony Blair’in 1997’de getirdiği iktidar, 13 sene sonra Muhafazakârlar’a geçti. Hesabı ödemesi gereken elbette öncelikle liderdir. Bugün burada da zevkle söylenildiği şekliyle, “gerekeni yaptı” Brown.
Ama Baykal ve CHP’yi esas ilgilendiren, politik yelpazede yakınında durduğu İşçi Partisi değil, 43 yaşındaki David Cameron’la iktidarı devralan Muhafazakâr Parti. CHP’nin hem statükocu kadrolarının, hem de -varsa- yeniliğe açık gençlerinin Muhafazakârlar’ın çileli son 13 yılından öğrenecekleri çok ders var. Birincisi şu: Cameron gökten zembille inmedi. Daha 21 yaşında partinin araştırma departmanında çalışıyordu (böyle bir birim Türkiye’de hiçbir partide yok tabii.) 1997’de ilk defa milletvekilliğine aday gösterildi; kaybetti. Dört yıl sonra Oxfordshire, Witney’deki görece rahat seçim bölgesinde bu emeline ulaştı. 34 yaşında umut vadeden bir gençti ve parti içinde hızla yükseldi. 38’ine geldiğindeyse -2005’te- partinin genel başkanıydı artık. Yani muhafazakârlar partiyi ileri itmesi için yeni nesil bir siyasetçinin kulislerde tozlanıp yaşlanmasına izin vermeden onu başlarına getirmeyi bildiler. Düşünün bugün CHP’de yeni umut diye lanse edilen Kılıçdaroğlu bile 62 yaşında.
Herhalde CHP’den yaklaşık 250 yıl önce kurulmuş bu partide Cameron’dan daha yaşlı (ve statükocu) siyasetçiler de bulunuyordu. Peki onlar nereye gitti? CHP için esas ibret hikâyesi tam da burada. Blair’in partisinden sille üstüne sille yiyen Muhafazakârlar, 1997 hezimetinden sonra 8 yılda 4 defa başkan seçti (William Hague, Iain Duncan Smith, Michael Howard ve nihayet şimdiki başbakan Cameron.) Cameron gelene kadar, hiçbir ekip inandırıcı bulunmadı, sonuçta büyük oranda tasfiye olup gittiler. Bu durum İngiltere’de “parti detoksu” olarak adlandırıldı. 2005’te Cameron başa geçti, kendi ekibini kurdu, bazı eski isimleri tutsa da tasfiyeye devam etti, nihayet iktidara uzandı.
Sözün özü, Baykal bırakırsa, muhtemelen kurultayı kazanan yeni genel başkan da kısa sürede veda edecek, sonraki de ve hatta ondan sonraki de. Belki bugün otuzlarını süren ve umut vadeden bir partili –eğer varsa- CHP’yi nihayet özlediği iktidara taşıyacak. Tabii bunun için bir de seçim kazanması gerek. Esas zor olan da o.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ilk burdurlu
A. ile bir kafeden çıkmıştık ki, aceleyle dönüp bir şey unuttum mu diye masanın üzerine bir daha baktım. Unutmamışım. O sırada yanımızda bir...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Biz Bağışladığın özgürlüğe yeğdir biçtiğin zından sonsuz güzelleşecek dünya biz kurduğumuz zaman senin verdiğin umudu ...
-
"(...) Yani bir eskrim sporu niye var diye soruyorduk Konservatuvar’a girdiğimizde. Niye eskrim diye ders var? Rahmetli Sait Tayla çok...
-
Melvyn Bragg’ın ‘In Our Time’ podcast’ında Hititler bölümü ... Üç akademisyen (ki biri Bilkent’ten İlgi Gerçek) oturup konuşuyor Bin tanrılı...
-
İranlı bir kadının işlettiği bir kafedeyim. Bir ay önce yine buraya gelmiştim. Verdiğim siparişi hatırladı: Çırpılmış yumurta ve Americano (...
-
Javaplein'deki kütüphaneye geldim. Birkaç Türk oturmuş, kütüphanenin orta yerinde siyaset konuşuyorlar. Yaşlıca bir adam "Türkiye’...
-
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?