recep bey!


Kürsüde sevimli mi sevimli, ama sanki biraz zorla çıkarmışlar gibi duruyor. Biraz Hollywood filmlerindeki gibi, hani gelinin babasıymış da, ‘iki laf da sen et’ diye iteklemişler. Binlerce insan, yüzleri mütebessim ve meraklı, adamın ne diyeceğini bekliyor. Adam ağırbaşlı görünüyor ama durumdan fena halde memnun, başta biraz teklese de sonra coşkuyla işi gevezeliğe bile vuruyor.

Aslında teşbihte hata oldu. Esas gelinin babası, kurultayı evinde televizyondan izledi. Kızının (partinin yani) bir şekilde elinden alınıp, 60’lık bir damada zorla verildiğini düşünüyor olmalı. Ama yaşı epeyce geçkin kızının da damatta gönlü varmış hani. Zaten bütün coğrafyaya dağılmış uzak yakın akrabalar hep gelmiş, küsler barışmış, kız evine 30 yıldır adımını atmayan büyük hala (anladınız tabii kim olduğunu) bile orada. Damat da çaktırmadan azıcık içmiş, yüzü gülüyor, verip veriştiriyor yabancı bir başka damata…

Eğretilemenin bu kadarı beni bile sıktı, siz kusura bakmayın. Sadede geliyorum. Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olacağı gün ilk defa bir kurultayda konuşma yaptı. Biraz tekledi, böylesi topluluklar önünde halen tam hazır olmadığını belli etti (pişecektir tabii), yer yer tempoyu düşürdü, kendisinin meslekten iyi bildiği bir iki konu hariç plan proje sunmadı, söylenebilecek en rahat, alkış garantili kavramları ardı ardına sıraladı ama herhalde CHP tarihine geçecek bir konuşma yaptı. Geçecek diyorum, çünkü sosyal demokrasi mesajı ve vurgusu son 30 yılın en yüksek düzeyine ulaştı, laiklik kelimesi bir kere bile zikredilmedi ve kürsüden inerken taktığı kasket sevimli yüzüne yakıştı (Ama yine de not edelim, Ergenekon, AB ve Kıbrıs konusunda Baykal hamasetine tam gaz devam etti Kılıçdaroğlu)

Ama… Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını esas belirleyen, Başbakan’ı süratle karikatürize edip, beş dakikada Recep Bey haline indirgemesiydi. İşte bu halkın diline dolanacaktır. Başka bir eğretilemeyle bitirelim o zaman: Zorlu derbi golle başladı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sen ne dersin?

ilk burdurlu

A. ile bir kafeden çıkmıştık ki, aceleyle dönüp bir şey unuttum mu diye masanın üzerine bir daha baktım. Unutmamışım. O sırada yanımızda bir...