Hürriyet: Söyleyecek bir şeyiniz yoksa; ancak olayı manşetten de görmeniz gerekiyorsa, o manşeti “Alkışlarla” gibi ne idüğü ne söylediği belirsiz, bomboş bir lafla kurarsınız.
Sabah: Mevcut siyasi tavrınız meseleyi önemsemeyi, geleneğiniz de içini boşaltmayı gerektiriyorsa olayı büyük görüp bulabildiğiniz en renkli kadın fotoğrafını, manşetin altına kocaman koyarsınız.
Zaman: Bir tabunun yıkılması adına olayı görmeniz gerektiğini düşünüyorsanız; ama “anarşik”lerle derdiniz de aslen bitmemişse, yazıyı kavga, gerilim gibi kelimelerle doldurup manşetteki fotoğrafın altına yaza yaza “Taksim’deki kutlamaların olaysız geçmesi en çok çevredeki esnafı sevindirdi” diye yazarsınız.
Yeni Şafak: Sizin de 1 Mayıs’la falan pek ilginiz yoktur ama meydanın “Ak Parti” iktidarında işçilere açıldığını vurgulamak elbette önemlidir.
Yeni Asya, Vakit, Milli Gazete: Sizin için böyle bir gün yoktur, hiç olmamıştır, olduysa da kendisine ön sayfada ancak küçücük bir yer bulabilir. Elbette bir “gerginlik” haberi olarak.
Habertürk: Olay sizin için aslen bir yönetim sorunudur; ama gösterilere taş koyan devlet kadar eline taş alan göstericilerin de şimdiye kadar işi bozduğunu söylemek zaruridir. İşçi Bayramı manşet haberinizde ön sayfada sadece Emniyet Müdürü’nü alıntılarsınız.
Taraf: İşçi Bayramının Taksim’de kutlanmasının sizin için bir tabuyu devirmekten öte bir anlamı yoktur.
Cumhuriyet: “Tehlikenin farkında mısınız” türü dolambaçlı işlerden artık siz de yorulmuşsunuzdur. Hem artık yıllardır atmayı istediğiniz manşetin günü de nihayet gelmiştir. “Emekçinin bayramını” gerine gerine, sevine sevine, haz alarak haberleştirirsiniz.
Radikal: Sizin için de güzel ve zevkli bir haberdir, geniş geniş görürsünüz. Ama belki coşkudan, diğer çoğu gazetenin de içine düştüğü kafa karışıklığına kapılıp, 1 Mayıs diye bağrınırken “İşçi Bayramı” demeyi unutursunuz; Taksim’deki kutlamanın en son katliamın yaşandığı 1977’de değil, 1978’de yapıldığını söylemeyi de atlarsınız.
Akşam: Siz gerçekten sürprizli bir gazetesiniz. Kanımca “Taksim’ine bahar gelmiş memleketimin” manşetini neredeyse tüm sayfaya yayarak, bayrama en yakışır ön sayfayı siz hazırladınız. Manşetiniz diğer şaşkınlıklarınızı da örtüyor.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
ilk burdurlu
A. ile bir kafeden çıkmıştık ki, aceleyle dönüp bir şey unuttum mu diye masanın üzerine bir daha baktım. Unutmamışım. O sırada yanımızda bir...
-
Bazı filmler kendinden başka hiçbir şeyle anlatılmıyor. O kadar yoğun oluyorlar ki ne bir kitap ne bir film ne de bir geçmiş an geliyor ...
-
Biz Bağışladığın özgürlüğe yeğdir biçtiğin zından sonsuz güzelleşecek dünya biz kurduğumuz zaman senin verdiğin umudu ...
-
"(...) Yani bir eskrim sporu niye var diye soruyorduk Konservatuvar’a girdiğimizde. Niye eskrim diye ders var? Rahmetli Sait Tayla çok...
-
Melvyn Bragg’ın ‘In Our Time’ podcast’ında Hititler bölümü ... Üç akademisyen (ki biri Bilkent’ten İlgi Gerçek) oturup konuşuyor Bin tanrılı...
-
İranlı bir kadının işlettiği bir kafedeyim. Bir ay önce yine buraya gelmiştim. Verdiğim siparişi hatırladı: Çırpılmış yumurta ve Americano (...
-
Javaplein'deki kütüphaneye geldim. Birkaç Türk oturmuş, kütüphanenin orta yerinde siyaset konuşuyorlar. Yaşlıca bir adam "Türkiye’...
-
O kadar hızlı geçiyorlar ki kaldırımlardan. Omuzları düşük, başları öne eğik, rüzgârlı virgüller. İki nokta arasının doyumsuz seyyahları. Ak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Sen ne dersin?